11/15/2011

saç-ma

"seviyorum, öyleyse yokum" diye saçmayalasım geldi.

b.

11/13/2011

7 gün +1

Gün 1

manavdan çilek almıştım, önünden geçerken kokusu güzel gelmişti ve sen de seviyorsun diye akşam yemeğinden sonra film izlerken yeriz dedim. akşam yemeğine ne yapacağımı düşündüm, güzel olacak.

---

bu abuk şakalarından biri olmalı ya da zayıf anlarından biri.

bu mektup abuk şakalarının veya zayıf anlarından birinin sonucu olmalı.

nefes almalıyım, biliyorum. sayfaları bi kenara koymalı, tekrar okumamalıyım.

nefes al, nefes ver, nefes al, nefes ver…

Gün 2

ablam bizim dairede kalmama izin vermedi bu akşam, onların evine götürdü zorla. istediğim kadar ağlayabileceğimi, sorun olmayacağını söyleyip durdular. yarım saat sonra, İstanbul'un iğrenç trafiğinde radyoda çalan acıklı şarkıya bağıra bağıra ağlamamak için sıktığım çenemin ebem sikilmiş gibi ağrıdığını hissettim. daha önce hiç böyle olmamıştım.

ağlayabilirsin de dediler halbuki.

iyi şeyler düşünmeye çalışıyordum, başka bi'şeyler, herhangi bi'şey, senden başka, bugün olanlardan başka her ne varsa bu siktiğimin dünyasında onu düşünmek istiyordum. bıraktığın mektup sayfaları ve boş dolap en son düşünmek istediklerimin arasında bile değillerdi ama ilk sırada bunlar vardı düşüncelerimde.

babamı arayıp durumu anlattılar. acaba hiç babamı güldürecek bi olaya imza atabilecek miyim hayatımda diye düşünmeye başladım o an.

benim ismimin anlamı "iyi haber" oysa, ne nerede yanlış gitti bilmiyorum.

Gün 3

"dairemize" geri geldim, kanepeye oturdum, sol tarafını senin için boş bırakır gibi bi halim vardı. duvardaki resimlerimize baktım, geriye yaslandım. duvarlar üstüne üstüne yürür derler ya, yürüyorlarmış. evdeki herşey çantasını toplayıp ben görmeden usulca kaçacak gibi görünüyorlardı gözüme.

içimdeki sel, Nuh'u bile kıskandırırdı.


Gün 4

uyuyamıyorum. insan her uykuya daldığında kabusla uyanır mı? uyanıyormuş. güzel rüyalar da görsem uyandığımda gerçeğimin rüyamdan ne kadar farlı olduğu dank ettiğinde her biri son hızla kabusların en kötüsüne dönüşüyordu. bugün 4.gün, asırlar geçmiş gibi geliyor. kediyi bile görmek istemiyorum. sen bokunu püsürüğünü çantana tıkıp korkakça kaçarken öylece seyretti mi gidişini? nasıl?

sanırım akli dengem senin uçağınla beraber beni terk etti.

Gün 5

işe gitmiyorum günlerdir, kimseyle konuşmuyorum, yemek yemeyi de bıraktım, içimden gelmiyor. herşey aklımdan silinmiş, sadece gidişin var düşüncelerimde. seni artık istemiyorum, evet bu kadar hızlı. ben sadece gidişinin verdiği üzüntüyü de alıp gidebilseydin istiyorum.

kırık dökük bi hiçbi şeyim.

Gün 6

zaman herşeyi iyileştirir derler, zamanla unutursun falan filan.
herşey sonunda iyi olurmuş.
ben daha iyisini hak ediyormuşum.
bu reklam kokan hollywood repliklerini götlerine soksunlar.

Gün 7

nasılsın? biraz daha iyi misin? yazmışsın. ne cürretle?
hayır, değilim.
siktir git.

Gün 8

bunları yazmak beni bir nebze hastalıklı bir şekilde iyi hissettiriyor, artık yazmama kararı aldım.
hayat çok boktan bi film.
benden bu kadar.